Ödem Nedir ?

Ödem, vücutta doku veya hücreler arasında sıvı birikmesi sonucu meydana gelen durumdur.

Ödem bölgesel olarak travmaya veya aşırı kullanıma bağlı oluşabileceği gibi sistemik olarak lenf sistemini etkileyen hastalıklar, kalp yetmezliği, böbrek hastalıkları, hormonal dengesizlikler veya dolaşım sorunları gibi çeşitli nedenlerle de ortaya çıkabilir.

Travmaya veya aşırı kullanıma bağlı ödem, vücutta bir bölgede meydana gelen yaralanma, aşırı kullanım veya zorlanma sonucu oluşabilen bir tür ödemdir. Özellikle eklem bölgelerinde, kaslarda veya tendonlarda oluşabilir. Bu tür ödem genellikle şişlik, ağrı, hassasiyet ve sertlik gibi belirtilerle kendini gösterir. Örneğin, bir spor ya da aktivite sırasında aşırı zorlanma sonucu meydana gelen ödemde, etkilenen bölge şişer, hareket ederken ağrı oluşabilir ve o bölgeye dokunmak hassasiyet hissi verebilir. Bu tür ödem genellikle dinlenme, etkilenen bölgeye buz uygulama, sıkıştırma (bandajlama) ve yüksekte tutma gibi basit yöntemlerle tedavi edilebilir.

Bununla birlikte, şiddetli vakalarda veya ciddi bir travma durumunda hekim kontrolü altında musculoskeletal ultrasonografi , röntgen ve MRI gibi tetkikler gerekebilir. Uygun tedavi ve dinlenme süreci iyileşmeyi hızlandırabilir.

Duygusal Travma Kronik Ağrı Sebebi Olabilir Mi ?

Araştırmalar, kronik ağrının sadece fiziksel yaralanmalardan değil, aynı zamanda stres ve duygusal sorunlardan da kaynaklanabileceğini göstermektedir. Özellikle duygusal travma geçirmiş ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu (PTSD) olan kişilerde kronik ağrı riski daha yüksektir.
Kronik ağrı, kısaca doğal iyileşme sürecinden daha uzun süren, uzun süreli fiziksel ağrı olarak tanımlanır. İnsan ne kadar endişeli ve stresliyse, kaslar o kadar gergin ve ağrılı olabilir. Çözümlenmemiş duygusal sorunlar nedeniyle psikosomatik semptomlar veya stresle ilgili semptomlar ortaya çıkabilir.

Şiddetli duygusal travma sırasında, sinir sistemi sayesinde insan hayatta kalma moduna (sempatik sinir sistemi) girer. Kişi bazen tekrar normal, rahat moduna (parasempatik sinir sistemi) geri dönmekte zorlanır. Sinir sistemi hayatta kalma modunda kalırsa, kortizol gibi stres hormonları sürekli salınarak kan basıncında ve kan şekerinde artışa neden olur ve bu da bağışıklık sisteminin iyileşme yeteneğini azaltabilir. Vücut sürekli sıkıntı içindeyken fiziksel belirtiler kendini göstermeye başlar.

Önceden duygusal travmaya uğramış kişiler strese diğer insanların yaptığı gibi tepki vermezler. Baskı altında, yeniden travma geçirmiş gibi hissedebilirler. Bu tip durumlarda beyin tetiklenerek ağrı oluşturabilir.

Ev Kazası Tehlikesine Dikkat

Dünya geneli ile birlikte ülkemizi de etkisi altına alan COVID19 ( Koronavirüs ) salgını nedeniyle binlerce insan evlerinde kapalı hale gelmiştir. İnsanların esas mesleklerini yapamaz hale gelmesi ve belki de uzun zamandan beridir ihmal etmiş oldukları ev/bahçe işlerine yönelmiş olmaları bazı tehlikeleri de ortaya çıkarmıştır. Virüs salgını nedeniyle evlerimizde bulunmamız toplum sağlığı açısından çok önemlidir. Salgınlarda sağlık servilerine başvuruları azaltmak ve bu şekilde sağlık sisteminin yüklenmesinin önlenmesi amaçlanmaktadır. Ev kazaları, konutun içinde ya da bahçe, garaj gibi çevresinde oluşan kazalardır. Sıklığı ülkeler ve yaş gruplarına göre değişmekle beraber sık görülmeleri, ölüm ve sakatlıklara yol açmaları, önlenebilir/kontrol edilebilir olmaları nedeniyle önemli bir halk sağlığı sorunudur. Ev kazalarının, trafik ve iş kazalarına göre sayısal olarak daha fazla olduğu düşünülmektedir. En sık görülen ev kazaları düşmeler, aşırı ağır kaldırma/ zorlanma neticesi bel takılmaları , yabancı cisim (göz, kulak, solunum yolu ) , kesi yaralanmaları, yanıklar ve zehirlenmelerdir. Kaza oluşumunda güvensiz çevre koşulları ve güvensiz davranışlar önemlidir. Ev kazaları riski tüm toplum için var olmakla birlikte, 5 yaş altı çocuklar, yaşlılar ve kadınlar daha büyük risk altındadır.  Ev kazalarının önlenmesi için azami gayret sarf edilmesi ve ev güvenlik önlemlerinin arttırılması özellikle salgın nedeniyle evde bulunduğumuz bu dönemde daha da önem kazanmaktadır.

Kas- İskelet Ultrasonografisi – MSK USG

Kas iskelet ve yumuşak doku hastalıklarının tanısında Muskuloskletal ultrasonografi (MSK- USG) çok önemli bir role sahiptir. Ultrasonografi tanının yanı sıra hastalığın tedavi sonucu ve olası komplikasyonlarının takibinde de önemli rol oynar. Ultrasonografi ile görüntüleme ses dalgalarından yararlanılarak yapılır. İnsan kulağının duyamayacağı frekansta ses dalgaları problar vasıtasıyla vücuda gönderilir ve ilgili organlardan yansıyan ses dalgaları ekranda görüntü oluşturur.

Ultrasonografi kolay ve hızlı uygulanabilir olması, radyasyon içermemesi ve ucuz maliyeti nedeniyle kas-iskelet lezyonlarında tercih edilen bir yöntem haline gelmiştir. Özellikle yüksek çözünürlüklü propların devreye girmesiyle birlikte başta romatolojik hastalıklar olmak üzere yüzeyel doku patolojilerinde tanı değeri günden güne yükselen bir yöntem olmuştur. Ultrasonografide kemik gibi sert dokular beyaz, kistik organlar siyah, yumuşak dokular ise grinin tonları şek- linde görülür.Gelişen teknoloji ile birlikte kan damarlarındaki sıvının yönü ve hızı renkli Doppler ultrasonografi (RDUS) inceleme ile yapılabilir hale gelmiştir. Renkli Doppler USG’de cihaza doğru olan akımlar kırmızı, cihazdan uzaklaşan akımlar ise mavi olarak görülür. Özellikle tümör ve enfeksiyon ayrımında Doppler USG oldukça faydalıdır.

Gövde Ve Sırt Kaslarının Önemi

Gövde Kas Sistemi vücudun dengede durmasında ve gövde hareketlerinin sağlanmasında görevlidir. Gövde ve uzuvların çeşitli hareketlerine uyum sağlayabilmek için, karın ve sırt kas sistemi gövdeye destek olur. Bu kasların esas görevi, dik duruşun korunmasıdır. Omurga, bu açıdan yelkenli bir geminin direğini andırır; bir destek sistemi içerir ve leğen kemiği üzerinde dik pozisyonda durur. Omurganın her iki tarafında bulunan ve gövdenin arka grubunda çok sayıda kas  yer almaktadır. Bu kaslar gruplar yada demetler halinde uzunlamasına ve kısmen de eğik olarak yerleşmişlerdir ve omurga boyunca yukarıya doğru uzanırlar, geçtikleri bölgeye göre isim alırlar.Karın kas sistemi ise bir kaç yassı kas tabakası içerir. Bunlar göğüs kafesinden leğen kemiği üst sınırlarına kadar uzanır. Karın kasların gövde hareketi dışındaki diğer işlevleri arasında, karın organlarını korumak ve solunuma yardım etmek de vardır. Omurgayı oluşturan omurlar arasındaki hareketler 3 düzlemde gerçekleşir. Öne -arkaya bükülme, sağa- sola bükülme ve dönme hareketleri ile omurga üç düzlemde hareket etmiş olur.Omurgadaki hareketin büyük bölümü boyun ve bel bölgelerinde gerçekleşir. Göğüs omurgasındaki hareketler kaburgalar nedeniyle kısıtlanmıştır. Kuyruk ve kuyruk sokumu bölgelerinde hareket yoktur. Hareket oluşturan kaslar genelde omurganın önünde yada arkasındadır. Karın ve sırt kas sistemi, kas lifi demetlerinin farklı diziliminden kaynaklanan dinamik bir gerilim ile gövdeyi destekler. Bu durum, karmaşık hareketlerin geniş bir yelpaze içinde gerçekleşmesine izin verir.